30 Ekim 2009 Cuma

CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMA-MA-SI


Sana Hasret Sana Vurgun Gönlümüz
Neredesin Mavi Gözlüm
Nerde Nerde Nerdesin Dost
Bu Gemi Bu Karadeniz
Sarı Saçlım Mavi Gözlüm
Nerde Nerde Nerdesin Dost

Ararım İzini Dolmabahçeden
Bir Daha Dönmezmi Bu Yola Giden
İçimde Sen ,Gözümde Sensarı Saçlım Mavi Gözlüm
Nerde Nerde Nerdesin Dost

Kurban Olam Yürüdüğün Yollara
Kara Peçe Yakışmıyor Kullara
Uyan Bak Bizim Hallara
Sarı Saçlım Mavi Gözlüm
Nerde Nerde Nerdesin Dost

Bulutlar Terinden, Dağlar Kokundan
Sarhoştur Sevdiğim Mahsuni Bundan
Bir Daha Gel, Gel Samsundan
Sarı Saçlım Mavi Gözlüm
Nerde Nerde Nerdesin Dost
Aşık Mahzuni Şerif

...Öyle yoz öyle sıradanki herşey, gördüğüm en mış gibi yapılan kuru yavan bayram kutlamasınaaslında kutlama-ma-larına şahit olunca Cumhuriyet genci olarak üzüldüm.Kişisel aile tarihimde büyük büyük babamın Çanakkale'de şehit olup bir daha eve dönmeyişi ve 98 yaşındayken bile dedemin bunu hep aynı coşku,gurur ve gözleri buğulu defalarca anlatışı aklıma geldi.Üzüldüm....Dün yapmış olmak için yapılan bayram törenlerindeki ,ruhsuzluk...Halktan yok denecek kadar az insanın oluşu... Çocuklar için işkenceye dönüşen protokol yürüyüşleri...Üstelik bir gün önce de soğukta saatlerce yapılan protokol yürüyüş provaları.Bu bayramın içinin nasıl boşaltıldığının ispatı oldu bir kere daha benim için.Dediler ki,miniklerim bana ;"bayram bayram diyordun, çok sıkıcı! yürüyüş bayramı bu" ayaklarını tutup sızlana sızlana...

.. ve daha 7,8 yaşlarında belkide daha da Küçücük bir çocukken , tesadüfen komşu kasabanın pazar yerine gittiği o ender günlerin birinde, bir yaşlı adam oradaki köylülerden birine der ki;
" Yassıhöyük'ten birini bulun gelin bana".Bulurlar bir çocuk.
Der ki," amcam sen yassıhöyüklü müsün"?
"Hıı ben ordanım", der çocuk biraz ürkek .
"Amcam sizin ordan Abazlı Üsen(Hüseyin) varımış, sen pek bilmezsin ya büyüklerin bilir .İşte onunla biz Çanakkaledeydik .Onun genç bir karısı varmış, herhalde yaşıyosa da şimdi bir de çocuğu olcek sen gadar... İşte onlara söyle babaları Çanakkale'de galdı .Oğlum ,şehit oldu O Üsen, benim yanımda."

Dedem küçücük çocuk yüreğiyle anlar. Hiç göremediği babasıdır ve gelmeyecektir artık hiç.Tıpkı babasından önce ölen diğer 6 amcası gibi...Geride ona babalık edecek gözü yaşlı dedesi vardır; 6 erkek çocuğunu da bu vatan için veren.
Dedem elden ayaktan düşene kadar hep cumhuriyet bayramı törenlerine katılırdı.5 vakit namaz kılardı ama hiç engel değildi dindarlığı elbette Cumhuriyetçi'liğine.Yaşamıştı o yılları. Hep dualar ederdi namazlarından sonra Atatürk!e,kendi babasına,tüm şehit ve gazilere..."Şükür" derdi, "şükür bayrağımız var,cumhuriyet" var.
4 yıl askerlik yapmış 2. dünya savaşı sıralarında .Gittiğinde ilk çocuğu yoldaymış.Döndüğünde amcam 4 yaşında bir çocuk sokakta,tanıyamamış.Senin oğlun işte bu ,demişler.Kucaklamış."Kızmadın mı, kaçmadın mı dede? 4 yıl askerlik olur mu" derdik.Kızmam ben ,"savaşta babamı kaybettim" ama; "İsmet Paşa bizi savaşa sokmadı benim çocuklarım babasız kalmadı" derdi.
Biraz özel oldu belki ama bir cumhuriyet genci olarak kişisel aile tarihimin gizli çekmecelerini açmadan edemedim .Bu cumhuriyet bayramı çok üzüldüm.



BURSA NUTKU

Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek”
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”
İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!

CUMHURİYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!

"Dün Denizli'de Cumhuriyet bayramı törenlerine gölge düştü.Ama içimizdeki cumhuriyet aşkına değil...En güzel bayramı ülkemin bugün...Ne kadar içimiz burulsa da coşkumuzdan eksilme olmasın!Çocuklarımız bu ülkenin güzel topraklarında özgürlük marşlarıyla boy atıp serpilsinler..



KUVAY-I MİLLİYE DESTANIN’DAN

Düşündü birdenbire kayalardaki adam
kaynakları ve yolları düşman elinde kalan bütün nehirleri
Kim bilir onlar ne kadar büyük
ne kadar uzundular?
Birçoğunun adini bilmiyordu
yalnız, Yunan'dan önce ve Seferberlikten evvel
geçerdi Gediz'in sularını başı dönerek.

Dağlarda tek
tek
ateşler yanıyordu
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar: "Uç" dediler,
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun basına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı.

Nazım Hikmet RAN

27 Ekim 2009 Salı

ARMAĞANIMDIR...

...
Söyleyecek çok şeyim vardı.Ne söyleyeceğimi bilemedim. "Bu şiir olsun armağan" dedim.

YAK SEVDANIN ÇIRASINI
Ne hüzünler kurtarır seni
ne çeyiz sandığının ceviz gölgesi
ve ne de acının ses duvarındaki
yorgun ve bıkkın bekleyişler

Acılar karartmışsa bile günlerin duvağını
düşürmüşse de ilkyazın tomurcuklarını fırtınalar
hayat kendini yeniden yaratan bir bahardır
verecektir en olgun meyvelerini mutlaka
yeter ki hüzünler sarartmasın yüzünü

Yak sevdanın çırasını türkülerle
barajını yıkan bir ırmak gibi katil hayata
hüznün isyana dönsün artık
bitsin bezginliğin ölümcül suskunluğu
evde kalmış bir cinsellik değildir çünkü dünya
Ahmet TELLİ

23 Ekim 2009 Cuma

KENDİMDEN SAKLADIKLARIM VE SAKLAYAMADIKLARIM

..... içimde gizlediğim ve gizleyemediğim aşikar olan pek çok şey var...Böylece açık ettiklerim ve edemediklerimle geçti gitti son bir kaç ay.
Uzun bir yaz tatili... çok yorgundum iyi geldi... arkasından güz...yine bir telaş... çok yoruldum.... Ve beklenen oldu; hastalandım...Hasta olmak iyi gelir mi insana?Bana iyi geldi çünkü; dinlendim. Evet dinlenmem gerektiğini yatağa düşünce anlayanlardanım ben. Bu hep böyle oluyor. Ama bu hastalık iyi geldi bana.Bir ay oldu yoğun çaılşmaya başlayalı ve bittim ben .sonra şarja bağladım kendimi ve güzel güzel uyudum. Hiç çıkmadım evden. "Yağmur yağsın,ben evdeyken!Yağmuru izleyip kahvemi içeyim.Evde tadını çıkarayım bu güzel mevsimin"diye düşünerek araladım perdeyi bile. Okadar ki perdeyi bile açmadım. Şimdi bekliyorum umutla .Ama ben biliyorum ki ben ne zaman burnumu uzatsam ozaman yağacakyağmur .Telaş telaş koşarken dışarıda yakalanacağıma.Olsun!
Ders çalışmaya karar verdim. Uzun aralar verdiğim ,yarım bıraktığım işlere tekrar dönebilecek gücüm var mı ? Bunu henüz bende bilmiyorum.Birkaç sınava gireceğim ,hedeflediğim.Yetmiyor öğretmenlik...Kanımda sınava girmeye, yeni şeyler denemeye ilişkin hücreler harekete geçti sanırım yine.(Bu hücreler bana mahsus endişelenmeyin.)Her yıl kendime yeni bişeyler bulurum strese girilecek.Bakalım 10 gün öncesinden hazırlanılan bir sınavı kazanabilecek miyim?Çalışmam gereken çok konu var. Gözüm yemedi,yetiştiremem.Daha önceki senelerde çıkan sorulara bakacağım artık.Sonra ....
Sonrası süpriz kendimden bile saklıyorum.Girmeyi hedeflediğim sınav ve projeleri.Kimseye söylemeyin (haberim olmasın benim )ama bir bitirilmek üzere bekleyen Drama projesi , bir makale,bir müfettişlik sınavı,bir de önümüzdeki sene ancak girebileceğim dil sınavı var.Şimdilik "stres yapmayayım" diye kendimden sakladığım ,size el altından duyurduğum ,bu sınavlar var. Yapacak daha heyecanlı işler bulmazsam bunlarla zamanımı geçirmeyi planlamaktayım ,bu yıl.Eğer kendime haber verirsem, hepsini yapmam gerekir diye alıştıra alıştıra söyleyeceğim.
Tıpkı beynim ve gözlerim "yoruldun, uyu" derken "yok birascık daha oturayım" diyen ben gibi.Ne çok sey saklıyor kendinden, ne çok şey kaçırıyor insan sanki kendine yakalanmazmışçasına.Kendimden saklıyorum yapacaklarımı ,kendime kaçmamak için.
Sabah güzel bir yağmurla uyanayım istiyorum.Yollar ıslak... güzel bir yamur kokusu olsun pencereden içime dolan.Özledim yağmur kokusunu...Sanki yağsa yağmur herşeyi daha net göreceğim, bu kısırdöngü kırılacak.Toz bulutununu ardında görülmeyen şehrim gibi ,içimin renkleri aydınlanacak.
Güzel sesler duyayım, güzel muştular alayım,güzel çocuklar göreyim mümkünse gözlerimi dolduran az acı olsun bu ara. Periler uyutsun beni.O periler güzel tülden elbiselerle girsinler rüyalarıma...sıcacık etsinler üşüdüğümde beni...sıcacık ,sarmalanmış açayım gözümü ,ışıklı günlere.Kardeşim cıvıldasın başucumda...Uykumdan anne çorbasının kokusuyla, baba dokunuşuyla, sevgili öpücüğüyle uyanayım. Güzel düşler görelim hep beraber, hayra yoracağımız.Bu dilekler de kimseden kaçıramadıklarım.
KARDELEN