31 Aralık 2009 Perşembe

SIKINTILARIMDAN SONRA ORTAYA ÇIKANLAR II

Bazen içinize daral gelir... onca iş vardır biriken yapmak istemzsiniz de kafanızı boşaltmaya, gönlünüzü dinlendirmeye ihtiyacınız vardır... Amma velakin boş oturamzsınız siz. Huzur batar... İşte böyle zamanlarda güzeLkızkardeşimin desteğiyle ortaya çıkanlar...


Taktığım çantalar çiçeklensin istedim.
kapıma gelenler dönmesin... çaldıkları kapılardan güller taşsın istedim...

30 Aralık 2009 Çarşamba

"EĞER "...olursa YENİ YIL DİLEKLERİM

Güzel şeyler yapıyorum bu ara güzel şeyler... yaptıklarımın güzel şeyler yaşatması umuduyla bana ve başka insanlara... bir kısmı süpriz... Ama bir şeyler otursun elbet yazacağım.
Yeni yılda yapmak istediğim , olası bir kaç dileğim, isteğim var.Hiç paylaşmam bu olası dileklerimi ya olmazsa diye. Hoş olmayacaksa paylaşsamda paylaşmasamda olmuyor ya neyse.Ama bu yeni yıl biraz değişsin istiyorum bakışım yaşamıma.Ve işte bu yıl gerçekleşsin dediklerim.Ertelediklerim ,yapamadıklarım,yapacaklarım....Dileklerim....
  • Ürgüp- Göreme gezim
  • Piyer- Loti de "Okyanus Gözlü"yle kahve keyfi
  • Amasra'da çok değil bir gün (akşam Hoşafçı'nın yerinde "Tatbul"larla balık yesem, anı tazelesem yeter)
  • Doktoraya hazırlanacak cesaret
  • Drama eğitmenliği son aşamasını da son bir gayret tamamlamak( belgemi almak gerekli çalışmayı yapacak zamanı bulmak)
  • Kurucusu olduğum çiçeği burnunda .... Anaokulunu alnımın akıyla kurup bir noktaya getirmek
  • Mecburi hizmetimin bitmesi (mecburen gitmek zorunda olmamak)
  • Daha az sırt ağrısı, daha az eklem ,boğaz, boyun,ayak ağrısı(dökülüyorum :)yaşlanmışım)
  • Daha az kişiye ebeveynlik yapmak
  • Daha çok çocuğa yardım etmek
  • Okuma listemdeki kitapları kütüphaneme ve okuma haneme dahil etmek.
  • Çok yürüyüş, az pizza
  • İkea'ya olaysız gidebilmek
  • Manaslar'la daha sık görüşülen bol gülmeceli, paylaşımlı bir yıl
  • Daha çok anne kucağı ,baba ocağı
  • Yarım makalelerin nihayet bulup bir yerde en azından birinin yayınlanması
  • Sıkı bir yaz tatili
  • Bir kaç kez olsun giderek Spor salonu aidatını boşa yatırmadığımın huzurunu duymak
  • Dost muhabbetlerinde başka ve yeni soruların muhattabı olmak
  • En yakın şehirde gerçekleşecek Hasan Yükselir konserine gidebilmek
  • Gardenya'mın ve orkide'min çiçek açtığını görmek
  • Ayvaların çiçek açışına ,meyve verişine tanıklık etmek
  • Düzenli uyku.......
İlk aklıma gelenleri yazdım devamı gelirse ilave edeceğim...
Eskiyen yıl son anda nerden nasıl düştüyse payıma bir Can Yücel şiiri çıkardı.İçimi sızlattığından uzun zamandır okumayamadığım şiir...





EĞER
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiç bir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

...

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.


Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde "Onca ayrılığın birinci dereceden failidir." denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller, kendi belirsiz sahillerinde
amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya; canım ellerini tutmak isterse...

Evet sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
Kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
Mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

CAN YÜCEL

20 Aralık 2009 Pazar

DÜŞLERİM DÜŞTÜ CEBİMDEN...

Düşlerim düştü cebimden... işçilerini göle döken zihniyetten mi,insanına kinle biber gazı sıkan polisten mi, işveren önlem almadığı için yerin yedi kat altı ona mezar olan işçiden mi ,birbirimize tahammülsüzlüğümüzden mi, eğitimsizliğin hat savhada oluşunun her daim her şeye zuhur edişinden mi aklım ermedi bu olanlara..Bilemedim ben,Mevlana' ya yurt olan bu toprak nasıl bu kadar çiğ insanlar yetiştirebiliyor...Yüzyıllar öncenin olgunluğu yüzyıllar sonra nasıl böyle evinsizleşiyor...Babaannem ;"içi doldukça başak eğilir,olgunlaşır...Tıpkı insan gibi...Boş başak dik durur. sadece kabuktur,koftur.Evini yoksa, bir tarla dolusu ekin bir çuval gelmez" derdi.Ve beğenmediği ,yanlış bir hareketini gördüğü insana "evinsiz" der başka bir şey demezdi.Daha da durulmazdı yanında.Bir süre "evinsiz kişi",kendine çeki düzen verene kadar görünmese iyi ederdi. Ne çok evinsiz insan görmekteyim.Televizyon izleyemez oldum.Karabasan gibi...Saygısızlık, seviyesizlik,bir kin , bir öfke gırla gitmekte ülkemde...Çocuklarım büyüyecek diye ödüm kopuyor.
Bu aralar çok sık düşündüğüm -bundan 4 yıl önce bugünlerde kaybettiğim- sevgili babaannemi çok özleyişimizden mi, bugün canım dostumun dedesininin mezarında beraber duygulanışımızdan mı, 2 gündür dinmek bilmeyen fırtınadan mı , mailime gelen bu şiirden mi bilmem düşsüz ,soğukta paltosuz hissettim kendimi.Üşüdüm...
Cevabımdır şiire...
ELBET İÇİMDE BİR SEZGİ VAR!
DAĞLARA YAZILASI AŞKLARA DAİR
NASİBİMİ ALDIM ÇOKTAN AŞKTAN VE BÜYÜK AYRILIKLARDAN YANA BEN
UNUTTUM DÜŞ KURMAYI
BEN BULAMIYORUM BULUR MU BİLMEM BİRİSİ SORULARIMA KARŞILIK
KİMSE KİM YANIT OLSUN YETER BANA...
...
"İçimde bir fil sezgisi,kopup gitmeliyim
Dağlara yazmalıyım aşkı ve ayrılıkları
Asminli düşler kurmalıyım ya da birisi
Karşılık bulmalı canımı yakan sorulara
Kim demiyorum kim olursa olsun"
A.TELLİ

Yeni yıla yeni düşler düşleyemedim henüz...


Meraklısına şiirin tamamı aşağıda....

Asmin
Kimdi cesaretimi kıran,üstelik
Yeni serüvenlere hazırlarken kendimi
Sesimi cılız,rüzgarımı yelkensiz
Bulan kimdi, ki şimdi geniş zaman
Kipiyle düşürüyor gölgesini anılarıma

Ama kimdi adını bir kadına ödünç verip
Doruklara çekilen büyülü doruklara
Biz Asmin dedik ona,sevgilim,kadınım,
Anamdı belki, ama o çoktandır
Üç bin metrenin altına inmiyor artık

İçimde bir fil sezgisi,kopup gitmeliyim
Dağlara yazmalıyım aşkı ve ayrılıkları
Asminli düşler kurmalıyım ya da birisi
Karşılık bulmalı canımı yakan sorulara
Kim demiyorum kim olursa olsun

Boynu kırılan bir oyuncaksam hırçın
Bir çocuğun elinde, ki celladım
Gözlerimi de oymuştu fırlatıp atarken
Yine de özlüyorum onu, niyetçi
Tavşanlara dönerken beklediklerim

Aynı soruyu sormaktan, minör
Ağrılardan yoruldum,gitmeliyim buralardan
İçimde buharlaşan cıvayı soluyorum artık
Yoruldum yoruldum yoruldum
Gereklilik kipinde yaşamaktan.

Ahmet Telli

13 Aralık 2009 Pazar

BU ÜLKE YAŞANILASI BİR YER OLMALI

Yıl sonlanırken, yeni bir yıla "merhaba" demek üzereyken ,kış olanca ağırlığıyla üstümüze inmişken , bütün işler bir o kadar üstümüze binmişken iyi şeyler de olmuyor değil. Hala biraz gün ışığı vurmakta üstümüze. Bazen bir tutam ışık bile umuttur.Tutunmak gerek sıkı sıkı ilk gördüğümüz ışığa ...
"Adıyaman'da bir çocuğum var" kampanyasıyla ilgili iyi haberler duymak ve katkıda bulunmak isteyeniniz varsa işte buyrun bir TIK.
İyi şeyler duymaya çok ihtiyacımız var. "O zaman iyi bir şeyler yapmaya kendimizden başlamak gerek " diye düşünmekteyim.Karanlığa küfretmek yerine, bir mum yakıp minicik bile olsa bir aydınlatma - gülümsetme - yaratma bize yakışır.
Ne çok ölüm ,hastalık,kavga , yokluk,yoksulluk , kar- kış ,kıyamet ,acımasızlık haberleri duymaktayız. İyi bir şeyler olmalı..."Bir şeyler yapmalı." Bu ülke yaşanılası bir yer olmalı...Hiç değilse bu yeni yıl ,bir kaç çocuk gülümsemesi bize ödül olmalı.

6 Aralık 2009 Pazar

YÜREĞİMİN SAATİ GÜZDÜ...

6.Aralık.2009 İncilipınar Parkı,DENİZLİ

Yüreğimin saati güz olduğundan mı bilmem bu aralar böyleyim işte... yoruyorum kendimi ayaklarımın sızısından uyuyamayacak hale gelene kadar...Sesim kısılıp boğazımın ağrısından yutkunamayacak hale gelene kadar... Gönlümün yorgunluğunu geçirmek için vücudumu yoruyorum.Sonra da yorgunum diye vızıldanıyorum...Var benim bir derdim kendimle...Kendime laf anlatamadıkça size anlatıyorum. Dinleyin o halde...
Kendi güz tarihimi tekerrür mü ettirmekteyim bilmem?"Hüzünbaz" günler geçirirken bir sihirbazı yitirdim ve halen beklemekteyim bu YOLGEÇEN HANI'nda...O yüzden ham armut yemiş gibi, kekremsi bir tat sıkışıp yüreğime oturdu..Bekliyorum. O sihirbaz, gelip beni bu YOL GEÇEN HANI'ndan alacak diye...Yol Geçen Han'ında bir defa daha bırakılmıştım. Saat baharıydı ömrümün; bütün çiçeklerim tomurcuktu.Birşeyler oldu :bir kar ,tipi ,boran... döktüm o bahar bütün tomurcuklarımı ben.O gün bugün seyyahlar uğradıklarında bu Han'a, ben de dillendiririm gönlümce hikayelerimi..Tüm hüzün yaprakları dökülüp taa ki , neşeli bahar gelene dek...
...
"Bu anlattıklarım hiçbir şey değil
Ama başıma geldi bütün bunlar
Birini beklerken, bilmediğim
Bir zamanlar"
.........


...
Saat yedi buçuğuydu güzün
Ve ben bekliyordum
Kimi beklediğim önemli degil.
Günler, saatler, dakikalar
Bıktılar benle olmaktan
Çekip gittiler azar azar
Kaldım ortada, tek başıma

Kala kala kumla kaldım
Günlerin kumuyla, suyla
Bir haftanın artıklarıyla kaldım
Vurulmuş ve hüzünlü

Ne var, dediler bana Paris'in yaprakları
Kimi bekliyorsun?
Kaç kez burun kıvırdılar bana
Önce ışık, çekip giden
Sonra kediler, köpekler, jandarmalar

Kalakaldım tek başıma
Yalnız bir at gibi
Otların üstünde ne gece, ne gündüz
Sadece kışın tuzu

Öyle kimsesiz kaldım ki
Öyle bomboş
Yapraklar ağladılar bana
Sonra, tıpkı bir gözyaşı gibi
Düştüler son yapraklar
Ne önceleri, ne de sonra
Hiç böyle yalnız kalmamıştım
Bu kadar
Ve kimi beklerken olmuştu
Hiç mi hiç hatırlamam.

Saçma ama bu böyle
Bir çırpıda oldu bunlar
Apansız bir yalnızlık
Belirip yolda kaybolan
Ve ansızın kendi gölgesi gibi
Sonsuz bayrağına doğru koşan.

Çekip gittim, durmadım
Bu çılgın sokağın kıyısından
Usul usul, basarak ayak uçlarıma
Sanki geceden kaçıyor gibiydim
Ya da karanlık, kükreyen taşlardan

Bu anlattıklarım hiçbir şey değil
Ama başıma geldi bütün bunlar
Birini beklerken, bilmediğim
Bir zamanlar.

PABLO NERUDA
(Çeviren : Hilmi Yavuz)

HÜZÜNLÜYÜM BİRAZ...

Yapamadıklarım yüzünden mi,yılın yorgunluğundan mı,hazanın hala gönlüme hazar getirmemesinde mi neden ben de bilmiyorum hüzünlüyüm biraz...

Suya bakıp da sessizce kendi dünyalarına dalan, iki dost olduğunu umduğum insanlar yüzünde mi, yanımda birinin olmayışını duyumsattıran bu fotoğraf yüzünden mi bilmem,hüzünlüyüm biraz...
...suya karışıp olanca güzellikleriyle, bu mevsim ömürlerini tamamlayan, herşeyin biteceğini hatırlatan bu yapraklar yüzünden mi bilmem, hüzünlüyüm biraz...
İçimi ısıtmadan ışığını dallar arasından gönderen bu sonbahar güneşi gibi ...Var olduğu halde, varlıkları içimi ısıtmayan insanlar yüzünde mi, hüzünlüyüm biraz...Önümde uzanan yolları görememden mi hüzünlüyüm biraz.

SON YAPRAKLAR...

sonbahar, tuttuğun bir sevgili eli olabilir bazen...

Uykumu almış, aydınlık bir sonbahara uyanmıştım ki... Sonrası kötü bir sabaha dönüştü...Attım kendimi ben de sonbaharın kucağına...Sonlanmaktaydı binbir renkli, bereketli mevsimim . Son yapraklardı ,2009 'dan bana kalan...2010' da tazelenir miyim?...Bilmem.. yoksa yaprağını döken ağaçlar gibi çıplak mı devam eder ,ayazda ruhum.Bildiğim; 2009 'un son günlerinde- iki arada bir derede- mutlu anlar yaratmaya çalıştığım.
bazen son-bahar "baba- oğul"un beraber hatırlayacakları ilk mevsimdir...


sonbahar... bazen önünüzde beliriveren yollardır.

3 Aralık 2009 Perşembe

YENİ YIL ÇOCUKLARA YENİ DÜŞLER GETİRSİN DİYE ... SICACIK...


"Bu yılbaşı siz de çocuk gülücüklerinde yankılanabilirsiniz.
Birmilyonkalem sitesi olarak Adıyaman’daki çocuklarımızla birlikte yeni yılı karşılamak istiyoruz.

Siz de bu kutlamaya katılmak ister misiniz?" ayrıntılı bilgi için " uzağa giden"i okuyunuz.