31 Mayıs 2009 Pazar

MAYIS'A SIĞDIRDIKLARIM

MAYIS'A SIĞDIRDIKLARIM!
Koşaradım geçiyor hep hayatım koşar adım...Bekliyor çevremdekiler bir umutla durulmamı oysa iç dünyam dinginleştikçe yapmak istediklerim belirginleşiyor.Ve görüyorum ki birden bire otuz olmuşum bir gün bakacağım ki birden kırk ,elli, atmış....Eee şimdilik beni yapmak istediklerimi ertelememe neden olacak kadar iyi bir neden yok hayatımda...İnsan kurduğu bir aile,bir bebek için feragat edebilir bazı şeylerden...Şükür ki güzel bir ailenin içine doğmuş olmakşansından kaynaklı hazırda sahip olduğum ailem de var. O halde bir gün kurmayı ümit ettiğim aile'm olana dek tam gaz yola devam...Aksini yapamam ki ben...8.30 17.00 mesai gel eve yemek, bulaşık, ütü...Tamam güzel bunlarda elbette hatta zaman zaman keyifli.. Özlüyorum bu ev hallerimi de amma velakin rutin olan bişeyler dürtüyor içimde bir yerleri. Ve sıradan olmasın hiç bişey diye kendime yeni stres alanları açıyorum habire.Bir şeylerin biteceğini hissettiğimde bir B planım, alternatif bir aktivitem olmalı benim...Zaman zaman "çöl" addettiğim, mesleki tükenmişliğimi hızla artıran, iş ortamıma nasıl dayanacağım.Hatta inatla, toplu bir çıldırmışlık ve üç kağıtçılık halinde olduklarını düşündüğüm aklı evvel insanlara nasıl katlanacağım.Ve sevgili yüreği büyük,miniklerime sakinliğimi muhafaza etmeye çalışarak zaman zaman sesimde ve bedenimde oluşan titremeleri kontrol altına alarak cevap vereceğim. Beni delirten saçmalıklara ,haksızlıklara,işgüzarlıklara, tutarsızlık ve bencilliklere ...herşeye meydan okumamı sağlayan enerjiyi nasıl bulacağım... ancak kendime böyle vahalar yaratarak kurtarabiliyorum.Nefes aldığım yerler yaratmam gerek. sıkılırsam biterse yeni başlangıçlar yapmak için sürekli gözlerim arıyor. Aslında kendimi arıyorum... İçimdeki benlerle uğraşıyorum...Tüm derdim kendimim. Kendimle yarılıyrum ve en büyük rakibim ve en acımasızı beni en çok yıpratanı...
Çok zordu bu senem iş açısından...Öğretmenlik hayatımın en sorunlu sınıfıydı...16 oğlum ve 4 kızım vardı.Böcekler çoktu çiçekler azdı. Ama onlar benim uğurumdu ve baktım ki çocuklarım uğur böceklerini çok seviyor.Oldu sınıfımın adı Uğur Böcekleri...Tabii ki herşey uğurla başlamadı.
Oldukça ilginç bir sınıf profilim vardı... Ne kadar psikolojik ve davranış problemi, olan çocuk varsa bendeydi sanki.Ben çekiyorum zoru.Zorla uğraşmayı severimde kardeşim bu kadar zor çocuk benim bünyeme de ağır geldi el insaf. Neden bu yazıyı yazıyorum ve neden geçmiş zaman kullanıyorum diye düşündüm birden anladım ki 15 gün sonra bunca emek verdiğim gecelerce uykularımı kaçıran çocuklarımdan ayrılıyorum.Benim minkler büyüdüler bir anlam da büyümelerinin şerefine okul öncesi eğitim şenliğimizi ve okul kermeslerimizi de 23 Nisan da n sonra kutladık.Veda zamanı yaklaşıyor. Yüreğime ayrılık sızısı çöktü...Ve şimdiden seneye gelecek yumurcakların heyecanı ve tedirginliği var.Ne olur böyle bir sınıfı tekrar nasip etme Tanrım.Çünkü ;kalmadı enerjim.Tükendim bu sene ...Artık hörküçten kullanıyorum .Ancak okul bitimine kadar yetecek kadar dermenım kaldı...
Pek çok anne bana gelir ve bazen durduk yerde "Hoc'anım sen de çocukları çok seviyorsun ama; bizim kadar sevemesin" derler.Bana anneliğin öğretmenlikten önemli bir meziyet olduğunu ispat etmek istercesine.Anne sevgisi ve emeğiyle karşılaştırmak benim ne haddime kimin ne hadine.Hiç düşündüğüm ve kıyaslayabileceğim bişey değil ki ...Hiç anlam verememişimdir gelip de böyle ddiyen velilere.Belki de anne olmaktan kaynaklı hassaiyetten yoğun sevgiden bir Can'ının sevgisini paylaşamama sendromu.Oysa benim onlara olan sevgim ve ilgim.Çok emek verişimden ve çocuk masumuyetine çocuk bakışına aşık oluşum dan ve sadece bir çocuğa onun çocuğuna değil sevgim 9 senedir tüm emek verdiğim o güzel çocuklara."Bir insanı sevmekle başlıyor" gerçekten de harşey. SEVGİ EMEKTEN, EMEK SEVGİDEN GELİYOR. Ve aşığıyım çocuklarımın ve işimin. Bir bakışları ve duruşları yeter!Hele de şimdi nasıl bir güzel oldu benim afacanlar nasıl üzülüyorum. Ve aynı o annenin söyledikleri gibi seneye gidecekleri birinci sınıftaki öğretmenleri benim kadar onları sevemez kollayamaz anlayamaz gibi geliyor.İşte insan emek verdiğine nasıl değer biçiyor...Nasıl yere göğe sığdıramıyor.Beni perişan ettikleri, bitap düşürdükleri, başıma ağrılar soktukları ,trmaladıkları, küfrettikleri,senden nefret ediyorum cadı kadın dediklerini unutarak (bu arada şimdi yazarken farkettimde bana yapmadıklarını bırakmamışlar benim afacanlar bu sene .iyi akıl sağlığımı kaybetmemişim :) .

Son haftalara bir okul kermesi (şöyle bol çalkantılı hazırlıkları olan ve bol şaşalısından,)bir okul öncesi eğitim şenliği , (o da bol dedikodulu bol mesleki kıskançlığı olanından),bir sanat etkinlikleri sergisi,bol kavgalı günler.

Bu sene zor olan aslında çocuklar değildi...İtiraf ediyorum.Anneler... Babalar demiyorum çünkü babalar çocuklarının bütün işlerini öğretmenle görüşmek de buna dahil annelere havale etmeyi daha kolay bulduklarından erkek muhattaplarım yoktu.Ne kadar problemli çocuk varsa o kadar problemli ebeveyn vardır tezmi bu sene bir kere daha doğruladım.Ve tekrar gördüm ki anne baba nasılsa çocukda öyle hiç anne babasını görmesem bile çocuğun ebeveyninin kişilik tahlilini hobi ve fobilerini yapabilirim diye bir iddia sahibi oldum bu sene...Hem cinslerimde göreceli de olsa bilgili,görgülü,kültürlü eğitimli addedilen bir veli profiline sahiptiler.Sorun ne o halde? Dinlemiyorlar,anlamak istemiyorlar, ve fikirler olmadan zikretmeye kalkıyorlar. Doğru bir fikre sahip olayanını doğrı zikri olur mu? Olmuyor. Sonuç kaos.Kaç faciayı ,kavgayı önelmeye çalıştığımı hatırlamıyorum bile.Yani bu konunun özeti şudur: çocuklardan kaynaklı yorgunluğum sene sonunda ben bu pırlantalardan nasıl ayrılcağıma dönüşüyor.Velilerden (Üslupsuzluklarından ,herşeyi bildiklerini sanmalarından kaynaklanan) sıkıntı ohhh kurtuluyoruma dönüşüyor.Allahım sen beni eğitimli cahillerden koru.Bu sene "ben acaba nasıl bir anne olcağım çocuk doğurmayı anne olmayı hak ediyormuyum fobim tavan seviyeye ulaştı.Önümüzdeki yüzyıla kadar bu fobiyi yenebilecek miyim (tabii bunun için atladığım baba adayı olayını saymazsak) şüphelerim var.Korktum açıkcası bu sene...Her gün tedirgin ve tetikte geçirdiğim bir sene idi.
Ama müthiş çocuklarım var.İçlerinden bir ikisinin bilim insanı ,bir kaçtanesinin, mühendis, bir kaç tanesinin de mutlaka güzel sanatlar ve sporla, satrançla aktif olarak ilgilececeklerine eminim.

Bu Mayıs'tan geriye vücudumun alarm sinyalleri kaldı.Yaklaşık 10 günüm hastanelerde geçti.Tıp diline hakim değilim ama; doktorların anlattıklarından yola çıkarak 3 boyun omurumda deformasyon var, sırtımda düzleşme var...Bunların tetiklemesi sonucu boyun fıtığım oluşmuş boynumdan, omuzuma, sırtıma yayılan o feci ağrılarım ve kolumdaki sırtımdaki karıncalaşmalar o yüzdenmiş.Anladımbunu da yine de bir daha MR çektirmek istemiyorum.Boynum kelepçeli, öksürüğümü tutmaya çalışarak, bir taraftan da tabutta olma hissini uyandıran bu tedirgin edici durum beni gerdi.Doktorun ilk sorusu da çok mu gergin ve sinirli birisin oldu?Sen bu işi yap sıkıysa bir saniye arkanı dön ve olacakları izle diyecektim ki yuttum cümlelerimi.Çünkü o gün bahçede arkamı döndüğümde ," topu yerine koy gel" dediğim çocuğun, topunu arkadaşının evine koymaya gittiğini öğrenmiştim. Topu çünkü arkadaşından alıp getirmiş okula benim güzel çocuğum da beni yanlış anlayıp sınıfa değil arkadaşının evine koymaya gitmiş. Ve ben önüme döndüğümde çocuğu göremeyince yüz ifademi düşünün.Rahatsızlığım yoğun stres,yoğun çalışma, sabit uzun süreli durma vs vs. den kaynaklanıyormuş.Tamamen işimden daha da önemlisi kişiliğimden kaynaklanıyor.İkisini de tamamen değiştirmem mümkün değil ama bakacağız artık biraz kendime iyi davranıp mutlu etmeye bakıyorum bu ara.

Bitmedi ...bir de bu seneme damgasını vuran güzel alerjim var.Herkes terketse de alerjim hiç beni terketmiyor.Zaten MR da o yüzden öksürük tuttu ve MR işkence oldu.Onun içinde doktora gittim alerjim astıma çeviriyormuş tıkanmalarım öksürük nöbetlerim bu yüzden oluşuyormuş falan falaln bir ton ilaçla geri döndüm. Şimdi bekleyip tedavinin sonuçalrını göreceğiz.
Mayıs'a başka ne sığdırdım Yaratıcı Drama Kursumda ilk defa yaptığım başarısız liderliksunumu sergilediğim bir dersi...O gün evden çıkarken herşey tersti önceden hazırladığım çıktının birinde yanlışlık ve ksiklik vardı hemen düzelteyim dedim çıktı alırken elektrik kesildi. Panik yaptım aceleyle evden çıktım planlarımı unutmuşum aceleyle .Kursta hoca gelmeden planların çıktısını almaya çalışırken yazıcıyı çalıştırmakda zorlandım.Sonra neyse başlayacağım derse bilgisayar virüslü olduğu için müzikleri açmadı, benim heyecanım yaptımı tavan .Sonra herşeye rağmen başladım ama kendimde değilim çünkü aldığım plan çıktıları ilk karalama yaptığım çıktılar son düzeltmeleri evdeki bilgisayarımda kalmış flashtan karalamaları öılarmışım ve hocalarda düzeltilmemiş halleri var işte bu şekilde ders bitti ama ben kopçaları koyverdim ..Bütün günlerdir yaşadığım stresi bir çırpıda orda boşalttım koşaradım uzaklaştım karizmayı çizdirmemek için ama olan olmuştu benim göz yaşlarım görünmesin diye taktığım güneş gözlüğünden bile taştı.İşte böyle bir bulut misali dolaştım bir kaç gün..Vay be ne ağlarmışım dedim ne ağlarmışım tüm ağlamalarımı biriktirmişim de o gün taşmıuşım.Çok ağrıma gitmiş bu başarısız denyimimi kendime yakıştıramamışım .İşte öyle abuk bir uygulamave insani bir zaafiyet geçirip ne kadar kötü öğretmenlik yapabileceğimi gördüm.Ve Yüksek lisanstaki panik, sakar, herşeyi çorba eden anasınıfı öğrencisi hallerim geri geldi...Medeni cesaretime ve öğretmneliğime güvenen ben birden kendimi yağmurda tüyleri dökük bir kedi yavrusu gibi hissettim ve böyle hissetmeyli uzun yıllar oldu.Heyecan hep dert hayatımda . Bazen inanılmaz soğukkanlıyken bzazen tansiyonumu 5 ' e düşüren bu durum neden? Hep sorgulamaktayım o sakin insan ben o heyecanlı herşeyi eline yüzüne bulaştıran ben? N e kadar çok ben var? hangisiyle uğraşayım.Bir kaçından istifa etmek mi gerek?Şimdilik sahalara veda etmek niyetinde değilim projemi yapmadan jubile yapmak istemiyorum.Bakalım deneyip göreceğim .Bir kaç pratikle aşarım diye düşündüğüm bir durum.
Ama son Yaratıcı Drama dersinde çok duygulandım.Nasıl güzel insanlar var Drama grubumda ...Öyle güzel insanlar ,model aldığım insanlar olmasa hayata tutunmak zor olurdu . Aidiyet duygumu pekiştiriyorlar; kaybolmuş, kaybetmiş hissetiğimde kendimi.Cennetle cehennemi arasında geçişleri çok yaşıyorum bu ara.5.kur bitti o gün! Molalarla beraber yaklaşık 3,5 sene...Ama aslında her bitiş yeni başlangıç değilmidir?Ne kadar güzel arkadaşlarım ,hatta dostlarım oldu.Şimdi hepsi için "uğur olsun diye" ayrı ayrı yusufcuk kuşları gönderiyorum yüreğimden.(Bir tanesini Tünay Hoca'nın boynuna kondurduk, zerafetine yakışır diye bir inciyi de Sıdıka Hocam'a kondurduk.Yüzlerinde ki dostluk,sevgi ifadesi hepimize bulaştı .)Mayıs'a dair güzel anlarımdandı hep hatırlayacağım.

Bu ayda yaşanılan en güzel günler " Gümüş Annem"le yaşadıklarımdı.Gümüş kadın yanıma geldi .Beraber baş başa bir hafta geçirdik.Çok özlemişiz.Herkesin annesi gibi benim anamda çok güzel bir insan!Yerdirdi içirdi elimi sıcak sudan soğuk suya sokturmadı yine !Evim eve benzedi midem bayram etti!Laf aramızda ikimizde spora başlamaya karar verdik bir de daha az yemek yiyeceğiz.Bunun için yazın çirkin yemek yapması gerek Gümüş Hanım yaz hazırlığına şimdiden başlamış bahçeye dikilmedik sebze meyve bırakmamış ki!Nerelere koysam ne yapsam onun için az!Dünya tatlısı , içi ışıklı huzur veren o güzel kadınla yüreğimiziaçtık birbirimize dertleştik konuştuk!Hiç konuşmasam ,hiç görmesemde yüreğimin en kuytularını bile anlar.Ela gözlerindeki yeşil hareler var ;benim yüreği güzel gözleri güzel anamın.O gözler nasıl aydınlık bakıyorsa içime huzur veriyor.Elinin her değdiği yer çiçek oluyor.Çiçek çiçek etti evimi, yüreğimi...Ne iyi geldin annem!Giderek sana mı benziyorum babama çok benzediğimi söylerlerken.Bildiğim tek şey giderek ikinize de benziyorum.Yaşamda güzel izler bırakmak istiyorum size yakışır olmak için tüm derdim bu!Yaşam da ben de izler bırakıyor ama söz daha az yoracağım ve bu ara en azından daha iyi davranacağım kendime.Ve bu yaz daha çok vakit geçireceğim sizinle.


2 yorum:

Kudret Acar dedi ki...

elbet bir gün daha iyi günler gelecektir.merak etme..

Emine KESGİN İLHAN dedi ki...

Umuyorum güzel günler görmeyi; o şarkıdaki gibi.