2 Ocak 2009 Cuma

KIZ KULESİ






2008'in SON SAATLERİ... ve KIZ KULESİ
Dün bu saatlerde 31 ARALIK 2008'di.Ve Saatler bir kaç saat sonra yeni bir yıla girileceğini gösteriyordu. Bu sözde özel güne dair hiç bir plan yapmamıştım.Huzurlu evimde oturup sessizliğin ve işten yorgun argın dönülen sıcak bir kış gecesinin keyfini çıkarmayı düşünmekten başka.Tabii ki bu keyfe sevgili elmelı kurabiyelerim ve kahve keyfim de dahildi.Sevilenlerle ve sevenlerle yapılan bir keç telefon görüşmesinden sonra.Ne yapmak lazımda bu gece için düşünmekteyken Çocukluğumda gazetelerin verdiği kağıt maketleri andıran bir maketle süpriz yaptı canımın içi.Yapmaya başladık.Bakalım ne çıkmış orataya!Yeni yıl süprizi ta ta tatam!
“Çocuğunu asma köprüde sallayan
bir annedir İstanbul
ki onun
içi süt dolu
biberonudur Kız Kulesi
soğusun diye suya tutulan”
Sunay Akın





























... VE EN SONUNDA "KULE" NİN İNŞASI BİTER.ANCAK ÇİLESİ BİTMEZ ...AŞKIN VE ACININ ŞAHİDİDİR YÜZYILLAR BOYU, HEM EVRUPA HEM ASYA İNSANININ GÖRGÜ TANIKLIĞINI YAPAR YAŞAMA DAİR.EH NE DİYELİM SEN ŞAHİTSİN KIZ KULESİ. TAM ARAFTASIN BİZİM GİBİ. NE ASYALI NE AVRUPALI. BİRAZ ONDAN BİRAZ BUNDAN.BİRAZ DOĞULU BİRAZ BATILI.ORTAYA KARIŞIK BİR DURUM SENİNKİSİ. TAM AKINTININ ORTASINDA ...BİZEDE İLHAM OLMAKTASIN AKINTIYA RAĞMEN DURUŞUNLA .


".....

Kız, ya da ‘masal’ kulesi...

Bir an için gözlerinizi kapayın ve düşünün: Yüzlerce yıl, hatta bin yıl önce, belki bir denizci, belki de bir korsansınız; İstanbul’a doğru yolculuktasınız... Çanakkale Boğazı’nı geçtiniz; Marmara’yı da aşıp İstanbul Boğazı’na yaklaştınız... Önce bir siluet karşıladı sizi... Ayasofya’nın kubbesi tüm haşmetiyle karşınızda! Bir tarafta da Cenevizliler’in Galata Kulesi... Boğaz’a doğru girerek süzülmeye başladınız ki ne göresiniz? Sizi, eğer düşmansanız tehditkâr, dostsanız da davetkâr şekilde karşılayan bir levent var denizin tam ortasında! Kız Kulesi!

Ülkenize geri döndüğünüzde, “nereleri gezdin, neler gördün İstanbul’da?” diye soranlara anlatacaklarınızın başında gelmez mi Kız Kulesi? Hele bir de onun efsanelerini anlattılarsa size:



Amiralin acısı...

Kız Kulesi ile ilgili rivayetlerin en eskilerinden biri, İstanbul’un, ya da o zamanki adıyla Byzantium’un Atina’nın hükümranlığı altında olduğu döneme dayanır. Bu rivayete göre, Makedonya Kralı Filip’in İstanbul’a saldırma ihtimaline karşı Atina krallığı, İstanbul’u korumak üzere Amiral Hares komutasında kırk pare gemi gönderir. Hares’in çok sevdiği eşi Damalys öldüğünde, eşini buradaki kayalıkların içine oydurduğu bir mezara defneder...




Leandra’nın aşkı...

Bir başka efsaneye göre ise, Leandra adlı bir genç, burada bir kıza aşık olur. Her gece, sevgilisiyle buluşmak için karşı kıyıdan yüzerek buraya gelen Leandra’ya yol göstermek için sevgilisi, Kız Kulesi’nin bulunduğu kayalıkların üstünde ateş yakar. Bir fırtınalı gecede genç kızın yaktığı ateş söner. Leandra, kayalıkları bulamaz ve yolunu kaybeder. Boğazın serin ve karanlık sularında boğulup gider. Leandra’nın ölümüne dayanamayan sevgilisi de kendi elleriyle hayatına son verir...



Yılan ve ecel...

Bizans dönemiyle ilgili efsane de, eski Yunan hikayesindeki gibi bir ‘acı son’la biter. Falcılar, ‘Sevgili kızının ölümü bir yılandan olacak’ diye kötü bir haber verir krala... Kral, kızını yılan sokmasın diye Kız Kulesi’nin bulunduğu kayalıklara bir ev yaptırır ve kızını da buraya kapatır. Ancak genç bir subay, kralın kızına aşık olur. Günlerden bir gün genç subay, prensese sunmak üzere bir demet çiçek hazırlar. Çiçek demetinin içinde gizlenen bir yılan, talihsiz prensesi sokup öldürür.



Ve diğerleri...

Selçuklu dönemiyle irtibatlandırılan bir Battal Gazi efsanesinde ise ‘mutlu son’ var. Battal Gazi, Üsküdar Tekfuru’nun kızına âşık olunca Tekfur, kızını burada yaptırdığı kuleye hapseder. Bunu öğrenen Battal Gazi, kuleyi basarak Tekfur’un kızını kaçırır.

Evliya Çelebi’nin hikâyesi ise Osmanlı döneminde geçer. Çelebi, Sultan Bayezid-i Veli zamanında Kız Kulesi’nde yaşayan bir velinin, her gün cübbesinin eteklerini toplayıp denizin üstüne oturarak Sarayburnu’na gittiğini ve sarayda padişaha ders verdiğini anlatır.



‘Eski’ bir dost...

Efsaneleri bir kenara bırakıp elle tutulur kanıtlarla baktığımızda ise Üsküdar açıklarındaki Kız Kulesi’nin bulunduğu kayalıklarda ‘insan yapısı’ bir bina bulunduğuna dair ilk kesin bilgilerin XII. Yüzyıl’a dayandığını görüyoruz. Bizans İmparatoru I. Manuel Komnenos’un Boğaz’ın Marmara’ya bakan tarafına iki tane savunma kulesi yaptırdığı kayıtlarda yer alıyor. Biri Kız Kulesi’nin bulunduğu yerde, diğeri de Sarayburnu kıyılarında... Hatta bu kuleler arasına, deniz yoluyla yapılan kimi kaçakçılıkları önlemek için zincir gerildiği de günümüze ulaşan bilgiler arasında...

Bizans vakanüvisleri de Osmanlı Sultanı Orhan Bey’in Üsküdar’a kadar geldiğini, Sultan Orhan’ın kayınpederi Kantakuzenos’un ise karşı kıyıdan Kız Kulesi’ne kadar gelerek buradan Sultan Orhan’a elçiler gönderdiğini kaydetmişler. Fetih sırasında da Venedik’e ait bir deniz birliğinin burayı üs olarak kullandığına dair bilgiler var. Fetih’ten sonra ise Fatih Sultan Mehmet, Kız Kulesi’nin bulunduğu yere bir kale yaptırmış.

Kule'nin Osmanlı dönemindeki son büyük onarımı II. Mahmut döneminde (1808-1839) yapılmış. Hattat Râkım’ın kitabesiyle belgelenen ve 1832-1833 yıllarında gerçekleşen bu onarım, Kız Kulesi’ne bugünkü şeklini veriyor. Kule daha sonra, 1943 yılında içeriden betonla çevriliyor. 1959 yılında Askeriye’ye devredilen kule, bir süre radar istasyonu olarak kullanılır. Kız Kulesi, 1982 yılında Türkiye Denizcilik İşletmeleri'ne devredilir, ve bu dönemde bir ara siyanür deposu olarak bile kullanılır.


‘Yeni’ kule...

Kız Kulesi, uzun süre yıkık, dökük ve bakımsız kaldı... Bekçisiyle beraber bol bol vakit geçirdi. Ta ki 80’lerin ilk yarısında öğrendiğimiz bir metot uygulanana dek. Kız Kulesi’ni bir Holding restore ederek uzun vadeli bir şekilde kiraladı. Çok, ama çok uzun bir zaman diliminden sonra ilk kez insanlar Kule’ye ayak basma, onu yakından görme, dokunma imkânı buldu... Restorasyonu gerçeklerştiren ekip üniversite arşivleri ve kütüphaneler başta olmak üzere ulaşılabilen tüm verileri taramış ve yazılı kaynaklar, arşiv belgeleri, gravürler, eski fotoğraflar, sözlü ve yazılı anlatımları tek tek değerlendirmiş. Restorasyona başlandıktan sonraki süreç içinde Kız Kulesi'nde daha önceden ön görülmeyen tarihi bulgular da ortaya çıkarılmış.


Kız Kulesi’ni yaşayın!

Bugün alt katı restoran olarak hizmet veren Kız Kulesi’nde yemek yerseniz eğer, bilmem ki neler düşünürsünüz? O an oturduğunuz yerde, bin sen evvel kimbilir neler yaşanmıştır? Anlatılanlar gerçek mi, yoksa efsane midir? Üzerine bu kadar fazla efsane söylendiğine göre, hiç mi gerçeklik payı yoktur bu yaşananların? Hem savaşı, hem de aşkı mı yaşamıştır Kız Kulesi?

Kız Kulesi’nde yemek yerken bunları düşünür müsünüz bilmem ama, yemek yemeseniz bile, en azından bir çay içerek Kule’den o muhteşem İstanbul’u seyredip bir kez daha İstanbul’a âşık olmaya ne dersiniz? İster Salacak’tan, ister Kabataş’tan, ister Ortaköy'den motorlar kalkıyor ‘yeni’ Kule’ye... Hava soğuk ama, belki de bu hafta sonu, tüm bu efsanelere tanıklık etmek için uğrar ve ziyaret edersiniz bu çok, ama çok eski dostu...
"http://www.bilgisizler.net/turistik-ve-tarihi-gezilecek-yerler" adresinden efsanelerle ilgili kısım alınmıştır.
Baktık ki önemlidir ve özeldir bu "KIZKULESİ" VE 2008 'in son saatlerini buna ayırmışız yazalım dedik "kule"nin sırlarını.İstedim ki madem Kule efsane olmuş yüzyıllarca...O halde AŞK'la gark olalım efsane efsane son saatlerde.AŞK OLSUN!





Kız Kulesi

Karanlıktan korkan çocukların
müzik kutusudur Kız Kulesi
kapağı açıldğında
dansa başlayan balerin
hınzır martıların şakalarıyla
ıslanır elbisesi

Vapur dumanından
bir bulutun içinde
kanlı dağlara
yakamoz gönderir Kız Kulesi
üzülmelerini istemez
kürt çocuklarının
yıldızsız gecelerde

Köşesindeki mavi bir islemlede
duvarına yasladığı bisikletlerin
kiralanmasını bekler
şaşkın bir ihtiyar
ve çoraplarına gizlediği
yasak şiirleri
ele vermemek için
Kız Kulesi'nin eteklerini uçuşturmaz rüzgar

Boğaz'dan geçen gemilere
engel olmasın diye
İstanbul'un saçlarını toplayan
beyaz bir tokadır Kız Kulesi
açamk isteyen şarapçılar
Salacak'tan uzanayım derken
düşerler denize

Başında beyoğlu sarhoşluğuyla
izin dönüşü
ocağa gider bir maden işçisi
ki fener yerine
aydınlatır yolunu
elinde tuttuğu Kız Kulesi
Sunay AKIN

Hiç yorum yok: