14 Ocak 2009 Çarşamba

GAZZE'DEKİ GUERNİCA

Çok üzgünüm çok sadece bunu diyebilirim.Üzgünüm yitenler için ...üzgünüm bitenler için...

GUERNİCA

Yıl 1937, İspanya Francisco Franco başta ve kanlı bir iç savaş devam etmekte. Franco İspanya'nın kuzeyinde Hitler'e hava kuvvetlerinin yeni silahlarını bu bölgede bulunan, Guernica isimli köy üzerinde deneme izni veriyor. O güne kadar görülmemiş şiddette olan bombalama sonrası Guernico yerle bir oluyor. O sıralar Paris'de yaşayan İspanyol sanatçı Picasso bu kanlı bombalamayı anıt boyutunda bir tuvale yukardaki gibi resmediyor. Sanatçının resimde kullandığı semboller uluslar arası. Böylece tüm dünyada olan savaşların dili oluyor bu tablo adeta. Ortada sırtında mızrak olan at, insaniyetin kaba kuvvet karşısında pes edişini sembolize ediyor. Boğanın yanında belli belirsiz gözüken güvercin barışı temsil ediyor ama olanlara ağlamaktan başka yapabileceği bir şey yok. Atın yanına düşmüş sürücünün kırılmış kılıcı yenilgiyi sembolize ediyor. Tabloyu bir gecede yapan Picasso bir sergisi sırasında ''Bu tabloyu siz mi yaptınız'' diyen bir genarele '' Hayır, siz yaptınız'' demişdir.

İspanya İç Savaşı, 17 Temmuz 1936 - 1 Nisan 1939 tarihlerinde İspanya'da milliyetçiler ile cumhuriyetçiler arasıda gerçekleşmiş iç savaştır. Savaş, 17 Temmuz 1936'da General Francisco Franco'nun komutasındaki milliyetçi güçlerin seçimle işbaşına gelen Cumhuriyetçi "Halk Cephesi" koalisyonuna karşı ayaklanmasıyla başlamıştır. Üç yıl süren ve İspanya'da büyük yıkıma yol açan iç savaş, 1 Nisan 1939'da milliyetçilerin zaferi ile sonlanmıştır. Savaşın sonucunda İspanya'da Franco'nun, 1975'deki ölümüne kadar sürecek olan, diktatörlüğü dönemi başlamıştır.

Hitler ve Mussolini isyanın başlamasından hemen sonra Franco'nun emrine birer uçak filosu göndererek 13,500 kişiyi Fas'tan İspanya'ya taşıdılar. Müteakip günlerde de 200,000'i geçen Alman, İtalyan ve Arap askeri bölgeye sevk edildi. Bunun karşısında Cumhuriyetçiler, SSCB'nin desteği ve muhtelif ülkelerden gelen gönüllülerin desteğini aldılar. Bu savaşta Alman Kondor Lejyonu hava taktiklerini ve teorilerini denemek fırsatı buldu. Bunlar içinde en önemlisi 27 Nisan 1937 yılında Guernica'nın yoğun hava bombardımanı ile yokedilmesiydi."tr.wikipedia.org/wiki/Guernica"

1937 nisanında, ispanya’daki faşist yönetim şirin bir bask kasabası olan guernica’ya bombalar yağdırır. ispanya iç savaşının en acılı sahnelerinden birisidir bu ve binlerce sivil insanın ölümüyle sonuçlanır. picasso’nun eşsiz guernica tablosu işte bu olayın ölümsüzleştirilmesidir. tablo içinde bir sürü gizli imge barındırır. c.g.jung, picasso’nun resimlerinin içine gizlediği bu imgelerin birer yeraltı karakterleri olduğunu vurgular. guernica tablosu, bütünü ve içine gizlenmiş imgeleriyle ölümün acımasızlığıyla başa çıkmak için gizemli bir güç kaynağı oluşturur."http://sozluk.sourtimes.org"

FEDERICO GARCIA LORCA İÇİN ÜÇ ŞİİR / TURGUT UYAR

Ah işte her şey orda... / Ben severim omuzlarımı bir gün / Sırmaları, apoletleri olmasa da. / Ben severim omuzlarımı bir gün / Göçen bir maden direğinin altında /

Su akar kendir tarlalarından / Ah her şeyim... / Ben severim omuzlarımı bir gün / Savaşta bir başka omuzun yanı başında / Yatakta bir ince omuzun yanı başında / Yol uzun, hava sıcak / Kırbaçlarım atımı varırım Kurtuba’ya... / İndiğini görürsem bir gün sığırcıkların

ve sürüler halinde, ovaya / İnsanların dünyayı bölüştüklerini hatırlarım / Bir gün daha... / Sevişirim ölürüm, savaşırım ölürüm / Doldururum çantama kara ekmek ve peynir / Varırım Kurtuba ya... / "saat beşte

akşamleyin" / Ah ellerim ve kalbim / Her şey orada kaldı. / Keçeler keçeler ve portakallar / Kireç döktüler yere. / Kara gözlüm, kalbim, / Halkımın fakir akşamlarıdır, biliyorum / Kanlı bir mendil diye bağlanan gözlerime / Kireç döktüler yere, / Bir duvarın dibinde / Bir deppoy un önünde / Kiraz ağaçlarına ve sığırcıklara karşı
.......
Bir halkın gösterişsiz, sessiz cömertliğinde / Ölüm nasıl söylenirse öyle / İspanyol dilinde / ve her dilde... obra completas Artık kat’iyen biliyoruz; / Halk adına dökülen kan / Sapı güldalı güzelliğinde bir bıçaktır. / Dişlerin arasında... İspanya’da / ve her yerde... (Toplandılar, Can Y. İstanbul, 1998)

GAZZEDE'Kİ GUERNİCA-Victorio Arrigoni
3 ,OCAK,2009
Gazze’deki evim, kuşatma altındaki bir hayatın yaratabileceği tüm yoksunluklara meydan okuyup, panoramik deniz manzarasıyla, ruhum için sürekli mucizeler yaratıyor. Daha doğrusu bu sabah cehennem pencereme vurana kadar böyleydi bu. Bu sabah Gazze’de, evimden birkaç yüz metre ileriye düşen bombaların patlama sesleriyle uyandık. Birkaç arkadaşım bu bombardımanda öldü. Şimdiye kadar 210 kişi hayatını kaybetti ve ne yazık ki bu sayı dramatik bir şekilde yükselmeye devam edecek. Bu eşi benzeri görülmedik bir kan banyosu. Penceremin karşısındaki limanı yıktılar, karakolları harap ettiler. Söylentilere göre batılı basın organları konuyu çarpıtıyorlar ve saldırıların sadece Hamas hedeflerine karşı cerrahi hassasiyetle gerçekleştirildiğini iddia eden İsrail askeri kaynaklarından aldıkları bilgileri yayınlıyorlarmış.

Gerçeklik farklı. Şehrin en büyük hastanesini, El Şifa’yı ziyaret ettiğimizde, hastane bahçesinde, yere serilmiş tedavi görmeyi bekleyen sivillerden ve yine aynı şekilde hemen yaralıların yanında yere serilmiş gömülme zamanlarını bekleyen sivil cesetlerinden oluşan kaotik bir yığılma gördük. Gazze’yi gözünüzde canlandırabiliyor musunuz? Her ev bir başka eve yaslanmış, binalar bir diğerinin üzerine binmiş. Gazze dünyada nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu şehirlerden birisi. Bunun anlamı ise şudur; yukarıdan bomba atarsan sivilleri katletmen kaçınılmazdır. Farkında olarak bunu yaparsanız, suçlusunuzdur, bu bir kaza değildir.

El Abbas’taki polis merkezinin bombalanması sırasında, karakolun komşusu olan ilkokul da patlamada ciddi bir şekilde hasar gördü. Olay okulun çıkış saatinde gerçekleşti ve çocuklar o an sokaktaydı. Birçoklarının mavi okul önlükleri kırmızı kanlara belendi. Deyr el Balah’taki polis akademisinin bombalanması sırasında hemen akademinin yakınlarındaki Gazze’nin en büyük pazarında alışveriş yapmaya çalışan insanlardan birkaçı da öldü. İnsan ve hayvan ölülerini gördük, kanları asfalttaki su oluklarında birbirlerine karışıyordu. Gerçeğe dönüşen bir Guernica tablosu. Ziyaret ettiğim birkaç hastanede üniformalı cesetler gördüm –bu gençlerden birçoğunu tanıyordum. Her sabah limana ya da her akşam şehrin merkezindeki kafeye giderken yolda onlarla selamlaşıyorduk. Bazılarının adlarını biliyordum. Bir isim, bir tarih, dağılmış bir aile. Birçoğu gençti, 18 veya 20 yaşlarında, neredeyse hiçbirinin politik bir yönelimi yoktu. Ne El Fetihli, ne Hamaslıydılar, İsrail’in canice kuşatması altında nüfusun %60’ının işsiz olduğu Gazze’de, eğitimlerini tamamladıktan sonra geçimlerini sağlayabilecekleri bir iş bulmak için polis teşkilatına kaydolmuşlardı. Propaganda yapmak hoşuma gitmez, gözlerimi konuşmaya bırakıyorum, kulaklarımda sirenlerin haykırışı ve patlayıcıların sağır eden sesi yankılanıyor.

Bugün kurbanların arasında bir tane bile terörist görmedim, sadece siviller ve polisler. İsrail bombardımanlarında katledilen polisler yılın herhangi bir gününde, şehrin aynı meydanlarında, aynı köşeleri kontrol ederken gördüğümüz polislerdi. Daha dün gece onlardan birkaçının evimin önünde soğuktan korunmak için nasıl çırpındığını görüp tebessüm etmiştim. Bu ölülerden bazılarının kefaretinin gerçeklikle ödenmesini istiyorum. Onların hiçbiri İsrail’e karşı bir kurşun bile sıkmadı, sıkamazlardı da -görev tanımı onlara bunu emretmiyordu. Şehir polisleriydiler ve sadece iç güvenlikle ilgileniyorlardı.

Bir kameram var ama bugün çok iyi bir kameraman olmadığımı keşfettim. Ne parçalanmış bedenleri çekebiliyorum ne de yaşlarla dolmuş gözleri. Yapamıyorum işte. Hemen ağlamaya başlıyorum. Ben ve ISM’nin (International Solidarity Movement -Uluslararası Dayanışma Hareketi ) diğer gönüllüleri bugün El Şifa’ya kan vermeye gittik. Oradayken bir haber aldım, Sara, çok sevdiğimiz bir arkadaşımız, evinin yakınındaki Cebaliye mülteci kampında şarapnel çarpması sonucu ölmüştü. Tatlı bir kişilik, mutlu bir ruh, ailesi için biraz ekmek almaya çıkmış. Geride 13 çocuk bıraktı…

Biraz önce Tofiq aradı, Kıbrıs’tan. Tofiq, Özgür Gazze Hareketi’nin (Free Gaza Movement) gemilerinden birine binerek, uçsuz bucaksız bir hapishaneyi andıran Gazze’den, başka bir yerde hayata yeniden başlamak için, ayrılmış olan şanslı Filistinli öğrencilerden birisi. Söz verdiğim gibi dayısını ziyaret edip onun selamını iletip iletmediğimi sordu. Beni bağışlamasını istedim ondan biraz tereddütten sonra, geç kalmıştım. Çok geç kalmıştım –liman civarında yaşayan dayısı birçokları gibi yıkıntıların arasında gömülmüştü. İsrail, iki hafta sürebilecek bir bombardıman kampanyasının daha ilk günleri bunlar, diyerek korkunç bir tehdit savurdu bizlere. “Medeni dünya”nın sessizliği, şehri ölüm ve terör örtüsüyle kaplayan bombaların korkunç gürültülerinden daha da sağırlaştırıcı…

30 Aralık 2008
[rebelion.org adresindeki İspanyolcasından Ercan Bayraz tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]





Hiç yorum yok: