16 Temmuz 2008 Çarşamba

NERGİS SOLARSA...

12 Haziran 2007
NERGİS SOLARSA

NERGİS SOLARSA…
Bazı insanlar yaşamınıza birden girer ve birden hayatınızın olmazsa olmazı olurlar. İlginçtir, bazı hayatlarda da girişleri gibi çıkışları da ani olur.Daha siz onun yaşamınızdaki yerini yeni yeni anlamlandırmaya çalışırken o ayrılmıştır bile sizden.


Böyle insanlar nergisler gibidir.Birden yaşam pencerenizde hoş bir şekilde beliriverirler. Sadece yaşamınızın bir mevsiminde yer alırlar ya da kendileri bir mevsimliktir. Bunun belirleyicisi de ilacı da zamandır .Size kendinizi ve yaşamınızı tanıtmaya gelmiş gibidirler.Nergisler bir mevsim boyunca kokusuyla , rengiyle ,inceliğiyle çağrıştırdıklarıyla çiçekçilerin camekanlarında ,köşe başındaki yaşlı amcanın sepetinde ,sokak aralarında dolaşan çiçekçi çocuğun minik elinde,komşu teyzenin toprak saksısında …Bir de bakmışsınız bir dostun, bir sevgilinin,bir hastanın ,anneliğe yeni merhaba diyen bir kadının baş ucunda.... Öylesine hassas ve narin ve büyüleyicidirler ki ; soğuğa dayanamaz diye düşünür insan. Onlar gönlünüzün;en dar, en ince, en kimsesiz yollarında, ara sokaklarında, belleğinizin en derin kuytularındadırlar.

İşte size bir nergis masalı…


O aralar çok çalışıyordum.yine çok yoğun geçen bir haftadan sonra hafta sonu gelmiş,yapacak bir işimin olmaması beni boşluğa düşürmüştü.Farklılık olsun diye can sıkıntısından evdeki eşyaların yerini değiştirmeye karar verdim ve işe koyuldum.Sonunda ortaya çıkardığı eseri nasıl olduğunu anlamaya çalışan bir ressam gibi karşıya geçip son kez baktım salona Canım sıkıldı.Çünkü sehpa ve çiçekler hariç hemen hemen her şeyi yine aynı yerine koymuştum.Öff bana evde kalmak yaramıyor neden biricik tatil günümü boşuna geçiriyorum sanki. Fırsat bu fırsat deyip kendimi sokağa attım.

Yürüdüm yürüdüm yürüdüm.İnsanlara, ağaçlara, yollara, kuşlara, ayaza karıştım.En sonunda soluğu her zaman uğradığım kitapçının önünde aldım.Üstüme sinmiş insan,ağaç,yol,ayaz kokusunu atmak için şöyle bir silkindim.Tek soğuk kaldı üzerimde üşüyordum.Ayaz içimdeydi biliyordum.Biliyordum da ne yapsam silkinip atamıyordum.Girdim içeri.Kitapçı, “hoş geldiniz, çoktandır uğramıyordunuz” dedi.İş, güç deyip geçiştirdim.Konuşmak gelmiyordu içimden.Dedim ya işimin başımdan aştığı günler geçirmiştim.Ve öyle çok laf yetiştirmek ve dil dökmek zorunda kalmıştım ki insanlara nezaketen de olsa cevap vermekten erinir olmuştum.

Doğru şiir kitaplarının olduğu bölüme gittim, çoktandır şiir okumuyordum.Oysa şiir en büyük tutkularımdandı. Kitapları karıştırmaya başladım.Kendimi kaptırmışım ne kadar ne kadar süre şiirleri öylece ayakta okuduğumu bilmiyorum.Nerede olduğumun farkına, bir ses “güzel kitaptır” deyince vardım.İrkilmiştim,şaşkın şaşkın “özlemişim de şiir okumayı” dedim. “Bende severim, al bu kitabı da oku aynı şairin”dedi.Gülümsedi.Gülümsedim.
Aradan birkaç gün geçti aynı yerde karşılaştık.”Beğendin mi “dedi. “Neyi” dedim. “neyi olacak kitapları şiir kitaplarını!” dedi.”Haa okudum canım! Çok beğendim sen pat diye sorunca anlayamadım” dedim.Böyle başladı arkadaşlığımız.Beraberken çok eğlenirdik.Onunlayken hep ağzım kulaklarımda dolaşırdım.Beni çok güldürürdü.Yalnız başıma yapmaya cesaret edemeyeceğim her türlü zıpırlığı onunlayken yapardım.Birbirimizi güçlü kıldığımıza inanmıştık.

Bir gün komedi filminden güle güle çıktığımız bir sırada en çok nelere, kimlere gülersin diye sordu.Durdum düşündüm, kafamı kaldırdım ona baktım,gayet ciddi; “tabii ki kendime” dedim.Bir kahkaha patlattı, ardından “iyi buna sevindim çünkü; bende en çok sana gülüyorum, çok komiksin dedi”.Acaba bozuldum mu diye yüzüme baktı.”Bu konuda hemfikir olmamıza bende sevindim”dedim.Tekrar yürümeye başlamıştık ki birden bağırdım.Telaşlandı. Ne oldu?”dedi.”Çantamı unuttum ya”dedim. İşte sana en çok bu yüzden gülüyorum” dedi.;Elindeki çantayı göstererek Ona tutması için verdiğimi unutmuşum.Benim bu iyiliklerimi nasıl ödeyeceksin bilmem dedi.Yokuştan yola inene kadar durmadan güldüm.
İşte böyle böyle girdi hayatıma….mutsuzluk öfke ,keder dolu zamanlarda ve mekanlarda hep ilk yazdı yaşanılan sıcacık.Baharı ne çok severdi!Doğrusu bahar ona o da bahara çok yakışırdı.Bu yüzden o,her mevsim,çiçeğe durmuş bahar dalı gibiydi.Bazen insan ağaçların ona bakıp bakıp çiçeğe durduğunu sanırdı.Onsuzluk kışım oldu.Ve ben “bütün yeşillerimi inatçı ayazlara çaldırdım”.

Hazandı…Usul usul yağmur çiseliyordu, gittiği gün.Zaten o hafta hiç durmadan yağmur yağdı.Gitmeden bir önceki gece de yağmur bardakdan boşanırcasına yağıyor. Ve o dalgın dalgınyağmuru izliyordu.Uzunca bir süre camın kenarında hiç kımıltısız kaldı, neden sonra “ne çok yağdı değil mi?Gel bak yollarda derecikler oldu .Sokak lambasının olduğu yere bak!yağmurun hızı ışıkta çok belli oluyor deyip gözlerini yağmura gömdü elindeki kahve fincanını uzatırken de “bu sene kış uzun sürdü “uzun..Sıkıldım benbu kıştan dedi.Bir süre daha geceyi izleyip bana döndü. “çekip gidesi geliyor ,insanın dedi.Bende yaramaz bir çocuğu zarlar gibi, “Nereye otur oturduğun yerde ! “Hafta sonu beraber gideriz bir yerlere” dedim.
Nedense ilk gittiği günlerde en çok bu sözler yankılandı kafamın içinde.Oterki diyar eyledikten sonra buralara bir kaç gün daha durmaksızın yağdı yağmur.Yalnız hırçınlığından eser kalmamış daha sakindi. Usul usul - bişeyleri kırmaktan,” birilerini incitmekden korkarcasına- dökülüyordu yere .

En son, sabah acele acele işe giderken konuşmuştuk.Akşam tiyatroya gidelim” dedim. “Tamam” dedi”. “Önlerden al biletleri” dedim.”Sende erken gelmeye çalış bitince gitmeyelim olur mu “ dedi gülerek merdivenlerden inerken.

O gün işten erken ayrıldım.Büyük bir neşeyle eve girdim.Ben geldim! Ben geldim! Nerdesin? haydi çık ”ses yoktu.Şaşırdım.Hep benden önce evde olurdu.Beklemeye başladım gelir diye .Zaman ilerledikçe merakım artıyordu. İş yerini aradım. “Çok oldu çıkalı”dediler. İçin için “eh aşk olsun beni merak da koydun ya bunun acısını çıkartırım.Umarım geçerli bir mazeretin vardır yoksa ;halin duman diye söyleniyordum. Telefon çaldı.Konuştum.Daha sonra mı? Sonrasına dair hatırladığım en önemli şey bir ara evin kalabalıklaştığı…Sanki benim bilmediğim ve benim dışımda gelişen bir şey olmuştu Durmadan aynı şeyi tekrarlıyordum hiç böyle yapmazdı , alıp başını gitmezdi.Habersiz koymazdı beni.Halbuki her şey çok güzeldi, ne vardı böyle yapacak ?Neye kızdı, neye üzüldü anlamıyorum?İnsan yağmuru sevmiyorum diye gider mi?” İlk günler , ilk haftalar ,ilk aylar bir türlü beni ansızın bırakıp gitmesini kabullenemedim ,hazmedemedim.Hep bir neden arıyordum.Oysa bazı soruların cevabı yoktu.Ya da hayatta bazı şeyler nedensiz oluveriyordu.Her şeye hükmetmek mümkün değildi.Ancak ,onun da dediği gibi; insan hayat hükümranı olabilmeliydi.Evet , o kendi yaşamının hükümdarıydı.Her şeyi kısa,öz, çarçabuktu.Günlerce hep dönecek sandım.Her kapı çalışında , her telefon açışımda onu görmeyi, onu duymayı bekliyordum.Yaptığına yarı yolda bırakmak denirdi.Okunacak ne çok şiir, söylenecek ne çok türkü vardı.Bu yolu sonuna kadar birlikte yürüyecektik ama o erken yoruldu.Var mıydı böyle mızıkçılık yapmak,artık ben oynamıyorum deyip kafası estiğinde oyundan çıkmak. Oyunun nasıl devam edeceğini bilmediğimden dona kalmıştım.Tek kişilik oyunlara alışık değildim.Yüreğimin mengenesi sıkıştırdıkça sıkıştırıyordu., sanki yerle gök birleşmiş ben arada kalmıştım.

Uzun süre bir yarım kalmışlık, yitirilmişlik, boşluk duygusundan kurtulamadım.Önümü göremiyordum.Sis inmişti gözüme aklıma yüreğime. Gerçektende “hep yarım kalmış türküler miydi ömrümüz?.Bu türkü de yarım kalmıştı…

Geride bir acı sessizlik ,sessiz bir çığlık kaldı o günlerden, yürek dolusu… Sanki yüreğim bin pare ve her biri dağlar göller ardı bir yerdeydi…
Aradan dört koca kış geçti.Şimdi bahardayız. Artık tekrar kendi adımlarımla ağır ağır yürüyorum.Nergisler solarmış… O inandığını yaşar ve uygulardı. Dediğini yaptı,konakladığına dair bir iz bıraktı.Şiirleri, günlükleri, en güzel türküleri dinlediğimiz sazı, bırakıp giderken unuttuğu bir yığın yaşanmışlık…

Kim bilir artık hazanda orayı burayı donattığı nergislerin kokusunda, sarısında, yeşilinde, tomurcuğundadır. Ve kimbilir o ilk yazda nergisken, ben zemheride kardelen olmayı tercih etmişimdir.Ne kadar karla örtülse de üstüm ben hep baharı beklerim.Dağ çiçeği -kar çiçeği-ve sarı sarı güneş çiçeği… Bir masalı paylaşmış , iki ayrı mevsim çiçeği…
KARDELEN

YAŞAMIMIZA GİREN ,

SOLAN ,

ÖLEN,

YİTEN HERŞEY İÇİN !...





HERKES İÇİN...

Hiç yorum yok: